İZKİTAP hafta sonunda on binleri ağırladı
İZKİTAP-4. İzmir Kitap Fuarı, hafta sonu edebiyat ve sinema dünyasından birbirinden değerli isimleri bir araya getirdi. Her yaştan ziyaretçinin yer aldığı fuar kapsamındaki söyleşi ve imza etkinliklerine ilgi büyüktü.
İZKİTAP-4. İzmir Kitap Fuarı, hafta sonu edebiyat ve sinema dünyasından birbirinden değerli isimleri bir araya getirdi. Her yaştan ziyaretçinin yer aldığı fuar kapsamındaki söyleşi ve imza etkinliklerine ilgi büyüktü.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, İZFAŞ ve TACT Fuarcılık iş birliği ile Fuar İzmir’de düzenlenen İZKİTAP – 4. İzmir Kitap Fuarı, edebiyat ve yazın dünyasının birbirinden değerli isimlerini ağırladı. Ali Lidar, Ercan Kesal, Erol Mütercimler, İlker Başbuğ, İnci Aral, Murat Menteş, Polat Özlüoğlu, Sezgin Kaymaz, Töre Sivrioğlu, Umut Sarıkaya, Yılmaz Aslantürk gibi birbirinden değerli isimler okuyucuları ile buluştu. Adora Yağmur, Beyza Aksoy, Beyza Alkoç gibi genç kalemlerin imza stantları, özellikle çocuk ve genç okurlar tarafından yoğun ilgi gördü. Hayranları, genç yazarlara kitaplarını imzalatmak için uzun kuyruklar oluşturdu.
İZKİTAP’a büyük ilgi
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Kent Kitaplığı tarafından hazırlanan kitaplar da ilk kez İZKİTAP’ta okuyucularıyla buluştu. İzmir’de kurulan ve tarihi olaylardan etkilenen Şark Halı Kumpanyası’nın dünü ve bugününe ilişkin bilgilerin yer aldığı kitap, ilk kez Türkçeye “İzmir Yolunda Üç Deve” adıyla kazandırıldı. Cambridge Üniversitesi Yayınları’ndan Türkçeye çevrilen ve araştırmacı Peter Thonneman tarafından kaleme “Antik Köylerde Yaşam” kitabında ise 2 bin yıl öncesinin Manisalı köylülerinin yaşamına uzanan bir öykü yer alıyor. İlk gençlik yıllarını İzmir’de geçiren Halid Ziya Uşaklıgil’in unutulmaz edebi üslubuyla kaleme aldığı “İzmir Hikayeleri” kitabı da ikinci baskısı ile fuarda okuyucu ile buluştu.
Ercan Kesal okurlarıyla buluştu
Sevilen oyuncu ve yazar Ercan Kesal da “Sinema ve Edebiyat” başlıklı söyleşi ile İZKİTAP’taydı. Ercan Kesal, “Fuarlara defalarca geldim. Önce bir okur olarak, sonra yazar olarak, şimdi de oyuncu olarak. Ben Ege Üniversitesi mezunuyum. Uzun yıllar İzmir’de kaldım, yaşadım. Önce diş hekimliği okudum, sonra tıp fakültesine girdim. Son dört yıldır İzmir Urla’da yaşıyorum. İzmir’i çok seviyorum. İzmirli sayılırım. Ben buradaki alana ilk kez geldim. Çok uzun yazar imza sıraları var. Çok şaşırdım açıkçası, anlatmaya değer buluyorum bunu. İçinde kitap olan her şey benim hoşuma gider” dedi.
“Sinemacı olmamı kitaplar sağladı”
Ercan Kesal, “Bu yıl kitap fuarının teması da aynı şekilde ‘Edebiyat ve Sinema’. Başka birçok şeyin yanında bu ikisini hep yan yana götüren birisi oldum. Bu ikisinin birbiriyle olan toplamından fazlasıyla faydalandım. Bendeki bir artı bir, eşittir iki olmadı, üç oldu, dört oldu. Bendeki sinemanın edebiyatla buluşması, aslında sinemayı başlatan şeyin edebiyat olmasıyla ortaya çıktı. Ben edebiyatçı kimliğimle sinemacı oldum. 48 yaşımda kamerayı gördüm, hayatım boyunca oyunculuk ve yönetmenlik yapmadım, senaryo yazmadım, bu konuda eğitim almadım, okuluna gitmedim, böyle bir müfredatım yok. Beni sinemada konuşturan şey ya da el yordamı ile becerebiliyor olmam, bunu sağlayan şey kitaplardır. Yani kelimeler ve edebiyatla olan ilişkim. Edebiyatın hayatımdaki yeri beni sinemacı yaptı. Sinema ile bu kadar barışık olabilmemi, çok erken yaşta kitaplarla tanışmama bağlıyorum” diye konuştu.
Sinema ve edebiyat arasındaki farkları anlattı
Kesal, “Sinema ve edebiyat için şunları da söyleyebiliriz. Birisi bir kitap yazar onu bin kişi okur, o kitap bin kitap olur. Birisi bir film yapar o yönetmenin filmidir ve hep öyle kalmaya devam eder. Sinemada daha emredici bir şeyden söz ediyoruz. Aslında sinemacıların kullandıkları malzeme de bir edebi metindir. Elbette kendi matematiği vardır, değişmeye ve dönüşmeye devam eder, Kurguda değişir, prodüksiyonda değişir. Yönetmenin koyduğu bir köpek sesi veya bir ışık, hikayeyi değiştirir. Kelimelerin bir araya geldiği her şey bir edebi metindir. Ama sinema; yönetmenin dünyası olduğu için o edebi metin de yönetmene hizmet etmekle mükelleftir. O yüzden uyarlama eserlerin birçoğunda mutsuz evlilikler olur. Yani Sefiller’i, Anna Karenina’yı okursunuz çok hoşunuza gider, ancak bu edebi eserlerin filmlerini izlersiniz ve hiç beğenmezsiniz. Kitaplarına haksızlık edildiğini düşünürsünüz” diyerek sinema ve edebiyat arasındaki farkı okurları ve izleyenleri ile paylaştı. Söyleşiye katılan okurları, Kesal’a kitaplarını imzalatabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu.