Yakın tarihimizin önemli savaşlarından Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti, müttefik olduğu devletlerin mağlup olmaları sebebiyle mağlup sayılarak, kendilerini galip ilan eden devletler tarafından işgal edilen Türk topraklarının düşman işgalinden kurtulması, (işgal sonrası Osmanlı devlet ve askeri kadrolarının elbirliği ile yapılan çalışmalarda) bağımsızlığın ilanı ve yeniden inşa edilecek Türk Devletinin temelinin atılma tarihi olarak 19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal’in Bandırma Vapuru ile Samsun'a çıkmasıyla, İtilaf Devletleri'nin işgaline karşı top yekûn Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlatıldığı gün kabul edilir.
30 Nisan 1919’da, Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Kıta Müfettişliğine atanmasını içeren Hükûmet Kararnamesi Padişah Vahdeddin tarafından onaylandı ve 5 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun'a atanma emri, Takvim-i Vekayi'de (Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde 11 Kasım 1831'de yayımlanmaya başlanan ilk Osmanlı Türk resmî gazetesidir) yayımlandı. Daha sonra 3. Ordu Müfettişliği olarak değiştirilse de verilen görevler aynı kalmıştır.
Osmanlı Devleti’nin imzalamış olduğu Mondros Mütarekesi vesilesiyle: “müttefikler karışıklık çıkan bölgeleri işgal etme hakkını elde etmişlerdi.”
Samsun`a gönderilmesinin asıl sebebi Karadeniz bölgesindeki Rum çetelerin Müslüman halka yapmış olduğu zulümleri önlemek, Anadolu’daki otorite boşluğunun sebebiyet verdiği huzursuzluğu karışıklığı önleyip asayişi temin etmek, karışıklığı bahane edecek olan müttefik devletlerin eline işgal fırsatı vermeden, dağılmış olan orduya (her ne kadar silahları alınmış olsa da) çeki düzen vermek.
Mustafa Kemal Paşa kendine tevdi edilen bu göreve başlamadan önce Sultan Vahdettin ile yaptığı görüşmeyi Falih Rıfkı Atay’ın “Atatürk’ün bana anlattıkları” adlı kitabının bir bölümünden aktarayım:
“Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap vardı.
** Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: “Paşa paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi bu kitaba girmiştir (elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti), tarihe geçmiştir, “O zaman bunun bir tarih kitabi olduğunu anladım. Dikkatle ve sessiz bir şekilde dinliyordum:
“Bunları unutun!” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir.” Paşa devleti kurtarabilirsin! “
Bu konuşmanın yapılmasına kadar geçen süre içerisinde yapılan çalışmalar, tüm devlet kadrolarının ve Mustafa Kemal Paşa’nın da içinde yer aldığı “devlet operasyonu“dur, Padişah Vahdettin tarafından “git devletin işgaline son ver” talimatı ya da Mustafa Kemal tarafından tek başına alınmış bir karardır diyemeyiz.
Mustafa Kemal Paşa ve Karargâhındaki 55 Subay, er erbaş Müşavir, kâtip ve 21 Gemi personeli ile birlikte 16 Mayıs 1919 günü Sirkeci iskelesinden işgalci İngilizlerin yaptığı sıkı bir aramadan sonra, (Bu denetimler için Mustafa Kemal Paşa; Ne ahmaklık! Silahla cephane arıyorlar. Bizse, kafamızla inancımızı götürüyoruz) Kaptan İsmail Hakkı Bey yönetimindeki Bandırma Vapuru demir alıyordu, Beşiktaş iskelesinden motorla hareket eden Mustafa Kemal Paşa’nın Kız Kulesi önlerinden gemiye binmesiyle Samsun yolculuğu başlıyordu.
Rauf Bey’in yolculuk öncesi alınan istihbarat doğrultusunda geminin İngiliz torpidosu tarafından takip edilip batırılacağını bildirse de Mustafa Kemal Paşa yolculuğun planlandığı gibi gitmesi konusunda kararlıydı. (Kılı kırk yararak) Yolculuk öncesi Kaptan İsmail Hakkı Bey ile yaptığı görüşmede kıyıya yakın bir rota izlenmesi talimatını vermiş ve Bandırma Vapuru ile ilgili bilgiler almıştı (Bandırma vapuru ile ilgili asılsız iddialar: Eski, bozuk pusulalı, acemi Kaptanı vardı söylentileri gerçeği yansıtmasa da bir zaman etrafta çok dolaştı.) Karadeniz açıklarında çıkan fırtına İngiliz torpilinin Bandırma vapurunu kaybetmesine vesile oluyor ve 18 Mayıs 1919 saat 12.00 gibi Sinop limanına giriyordu. Kara yolu ile Samsun’a gitmek düşüncesinden, yolun uygun olmaması sebebiyle vazgeçiliyordu.
Bandırma vapuru 19 Mayıs 1919 günü saat 08.15 civarında Samsun Dil Limanı açığına demir atıyordu, Kaptan İsmail Hakkı Bey görevini tamamlamanın verdiği huzurla Allah’a (cc) şükrediyordu.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Bandırma vapurundan ayrıldıkları Taka ile Dil iskelesine ayak basarak Türk ulusunun bağımsızlık meşalesini yaktığını tüm emperyalist güçlere ve onun yerli işbirlikçilerine gösteriyordu.
Dün olduğu gibi bizler bugün de bağımsızlığımız için 7’den 70’e birlik içinde (her ne kadar içimizde hainler olsa da onlar dostlarını dışarıda arasa da) ülkemizin bölünmez bütünlüğünün korunmasında çalışacak, dostça kardeşçe bu topraklar üzerinde yaşamaya devam edeceğiz.
1919’da yakılan bağımsızlık meşalesi Gençlerimiz sayesinde dünya durdukça sönmeyecektir.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi, saygıyla rahmetle anıyorum.