İnsanların bir araya gelerek bir arada yaşamalarını, millet olabilmelerini sağlayan ilişkilerde en temel duygu güvendir. İlişkilerin devamlılığı güven duygusunun insanlar arasında yaygınlığına bağlıdır. Umut verip, güven aşılayıp da yarı yolda bıraktığın insanın gönül sadakasını iki dünyada da veremezsin. Hz. Muhammed (S.A.V.)
Güven;.insanlarin diğer insanlara, korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma, bağlanma duygusu ve insanların bir şeyden umulan, beklenen niteliğe inanıp ona göre davranmaları diye tarif edilir.
İnsan fıtratının özelliklerinden birisi olan güven duygusu, insani ilişkilerimizde, bizlerin nasıl davranacağını, ne tür ilişkiler içinde olacağımızı, kimleri sevip dost olacağımızı belirler.
Bizler için çok önemli olan güven duygusu, hayatımızın bazı dönemlerinde güven duygusuna dayalı kararlar alarak zorluk çekmemize vesile oldukları gibi güvensizlik duygusuna sahip olmamıza vesile olur. Bu tür olumsuz bir duygu yaşamamak için Hz.Ali (ra) *Bir insanı sınava tabi tutmadan ona güvenmek acizliktir.*veciz sözünü her daim aklımızda bulunduralım.
İnsanin doğuştan itibaren oluşturduğu ben ve ötekiler düşüncesine bağlı olarak çevresi ile kurduğu ilişkilerin uyum içerisinde geçmesi, benlik ve öteki algısının olumlu gelişmesine bağlı olarak hayatının hem kendisi hem de çevresi için yaşanabilir olmasına katkı sağlar.
Çocukluğumuzdan itibaren hayatımızdaki her olayda güven duygusunun bir insan için ne kadar önemli olduğunu, yaşamış olduğumuz olaylardan edindigimiz tecrübelerle öğreniyoruz.
Toplumu meydana getiren en temel unsur aile olduğu için, ailenin oluşunda, kadının ve erkeğin birbirlerine karşı olan davranışlarında güven, saygı ve sevgi, sacayağı olarak karşımıza çıkar. Kadın, erkeğe, erkek, karısına karşı olan güvenini yitirmiş ise bu evlilikte uyumdan huzurdan sevgiden söz etmek, *gündüz vakti uyanık iken açık gözle rüya görmek* gibi olur. Unutmayalım *Güven tek kullanımlıktır*.
Evlilik içindeki güvensizliğin temel sebeplerinden birisi, ben ve öteki algısının olgunlaşmamasından kaynaklı, kişinin kendisine olan güven duygusunun noksanlığı olarak ortaya çıkar. Kadın ya da erkeğin yaşadığı güvensizlik, ilişkilerde özgüveni düşük olanın sevgi diye adlandırdığı, kıskançlık duygusunu tetikler ve ‘Seven insan kıskanır’ der.
Özgüveni eksik olan kişi, kendinde bir takım özelliklerin bulunmadığı,yetersiz olduğu düşüncesine kapılarak, ailenin temellerinin sarsılmasına ve yıkılmasına sebep olur.
Ben ve ötekiler düsüncesi Türkiye siyasetinde nasıl bir yere sahip ve bugün siyaset sahnesinde yer alan günümüz siyasetçileri ve siyasi partileri, T.C kuruluşundan itibaren millete hizmet yolunda yaptıkları çalışmalarda milletin güvenini kazandılar mı, ileride yapacakları çalışmalar için güven veriyorlar mı?
Ülkemizdeki bazı siyasi partiler, milletin vatanı ile bölünmez bütünlüğüne, kastettikleri ve bunu yaparken 1000 seneden fazle beraberce, her türlü olumsuzluğa, emperyalist baskılara karşı koymuş, Misak-i Milli sınırlarını çizmiş atalarımızın kemiklerini sızlatan, demokrasinin hoşgörüsüne sığınıp Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK`ün kurdugu partinin ve yandaşı olan diğer partilerin açıkça desteğini alan emperyalistlerin masası terör bağlantılı siyasi parti ülke insanina ( (Türk, Kürt, Laz, Çerkez, vs) nasıl bir güven verecek.!
Unutulmaması gereken çok önemli bir husus, ben ve öteki duygusu sağlıklı işlemeyen özgüven yoksunu Istemezük`cü insanların çoğunlukta olduğu topluluk, siyasal ve dünya görüşlerine aykırı olan siyasal fikirlerin yükselişlerini ve iktidarlarını meşru, demokratik yollarla önleme imkanı bulamayacaklarını, şahsi menfaatlerinin sekteye uğradığını düşündüklerinde, bu siyasal kesimlere karşı demokrasi, hukuk dışı her türlü gayrı meşru askeri darbeleri “ milletin ve devletin ali menfaatleri adına” meşru ve mazur görürler. Özgüven yoksunu bu insanları siyaset alanınım her yerinde (Parti başkanları, İl başkanları), kahvede, sokakta, siyasi topluluklarda karşılaşırsınız. Özgüven yoksunu bu tip insanlar taraftarı olduğu siyasi görüşün iktidar olmasi için, askeri darbe taraftarlığı ile birlikte hukuk ihlallerini hoş görür, bir şekilde ele geçirdikleri devletin, belediyelerin her kurumunda, şahsi menfaatlerini ve iktidarlarini hiç düşünmeden!!! ülke menfaatleri ve rejimi güven altına almak için utanmadan yaptıkları kadrolaşma hareketinde bir beis görmezler.
Güven; insanların kalıtımla edindikleri bir duygu değil, öğrenilen bir duygu olduğunu için, Türk toplumunun içinde son zamanlarda artan güvensizlik duygusunun bertaraf edilebilmesi icin ilişkilerin artırılması ile bende olusan ötekine ait olumsuz düşüncenin azaldığını zamanla ortadan kalkarak, homejen bir toplumun ortaya çıktığına şahit olacağız.
Güven duygusunun toplum içinde sağlıklı bir biçimde yayılabilmesi için, siyasilere, akil insanlara, ilim ve bilim insanlarına büyük sorumluluk düşmekte. Aklı başında herkes ve siyasiler, tartışmalarda niyet okuma yerine somut ve ülke insanının yaşayışına aykırı olmayan, emperyalist güçlerin kendilerine vereceği desteği ellerinin tersiyle itip ülke insanlarının geleceği için yapıcı fikirlerle konuşmalı. Bunun tersi yapıldığında insanlar arasındaki sosyal kamplaşma derinleşmeye güvensizlik ortamı artmaya hızla devam edecektir.
Kendimize ve ülke insanımıza, güvenerek, huzurlu ve sağlıklı bir hayat sürmenin, ben ve öteki duygumuzla olan ilişkisini unutmayalim.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK`ün veciz cümlesini hafizamiza kazıyalım;
Türk Öğün, Çalış, Güven