“Kâğıdın Yolculuğu(!)"
Kışın soğuk günlerinde nadir olarak rastlanan güneşli, rüzgarsız hava sıcaklığının günün tadını çıkarmak için dolaşmaya müsait olduğunu düşünerek dışarı çıkmış, karlardan temizlenmiş kaldırımda etrafı seyrederek yürüyor, güneşin tadını çıkarıyordum.
Kaldırım kenarına dikilmiş ağaç dallarının üzerindeki kar birikintileri sıcaklığın etkisi ile yavaş yavaş eriyip su damlacıklarına dönüşerek damlarken, güneşin etkisiyle elmas gibi parlıyorlardı.
Dikkatimi kaldırım kenarına yığılmış kar içindeki kâğıt parçaları ve sigara izmaritlerinin çokluğu çekti. Adım atmaktan vazgeçip beyazlığın masumiyetini bozan aykırılıklara bakıp düşündüm…
Yediklerimizin, sigaranın boş paketlerini buruşturup yırtıp atmak. İzmaritleri yere fırlatmak!...
Çevre Düşmanlığımız!...
Kibar bir deyişle bizlere emanet olarak verilen çevreyi çöplüğe çevirmemiz, ona böyle hoyrat davranmamız niye? Aklıma ilk gelen, kâğıdın doğada çok çabuk yok olması, sigara izmaritinden küçük bir parça olduğundan dikkat edilmediği oldu.
Bu işi yapanların böyle düşündüğünü saysak da!
Olayı böyle geçiştirmenin, vurdumduymazlığımızın özrü olamayacağını, sorumluluktan kaçmak için kullandığımızın Aristo mantığı olduğunun farkına varmam uzun sürmedi.
Zira koskoca okyanusların oluşması küçük su damlacıkları sayesinde değil midir?