Mart ayı, yeni bir başlangıcın habercisi olan 21 Mart gününü içinde barındırdığı gibi, Türk tarihinin unutulmaz zaferlerinden biri olan 18 Mart Çanakkale deniz savaşıyla, Orta Asya’dan gelip 1071 sonrası Anadolu’yu yurt edinmiş olan Türkün; Dünya var oldukça Anadolu’nun Türk yurdu olacağının kendini bilmez gafillere duyurulduğu gün olarak, diğer zaferlerle birlikte Türk tarihi sayfasında yerini almıştır.
İslamiyet’i kabul eden Türkler olarak bin yıl önce boy ve kavim halinde Anadolu’ya yerleştik,
Buradaki diğer kavimlerle, törelerimizi paylaştık, Toylarda oynaştık, cenazelerimizde ağlaştık, et tırnak olduk kaynaştık, komşumuza güvendik kapı kilitlemedik, yalan söz söylemedik, ekmeği hakça paylaştık, misafirimize döşeğimizi verdik, insana saygıda kusur etmedik. Yaratandan ötürü yaratılanı sevdik.
Anadolu kültürünü oluşturan bilge insanların yaşantıları ve söylemleri, temiz ve yalansız sevdaları bu sevdaya ulaşmak için yaptıkları işler yüz yıllarca bizlere yol ve örnek olmuştur.
Hafızalarımızı tazelemek için birkaçından bahsedeyim; Gölge etme başka ihsan istemem diyen Sinoplu Diyojen, Enel Hak diyen Hallac-ı Mansur, Ete Kemiğe Büründüm Yunus Deyi göründüm diyen Yunus Emre. Eline Beline Diline Sahip ol diyen Hacı Bektaş Veli,
Can içinde ara canı diyen Hacı Bayram Veli, Gel, gel, ne olursan ol yine gel diyen Mevlâna, Hoca Nasrettin. Kerem ile Asli, Ferhat ile Şirin ve diğerleri
Bin yıldan beri hoş görülü, saygılı, çıkarları için yalan söylemekten imtina eden, cinsiyet ayrımı ve ırkçılık yapmayan inançlı, kalbinde vatan sevgisi olan, her türlü afetlerde ülkemizdeki ve dünyanın diğer yerlerindeki insanların tereddütsüz yardımına koşan Türk insanı olan bizlere ne oldu da; anlamak yerine, anlamamayı, konuşmak yerine küfretmeyi, saygı yerine saygısızlığı, bilgi yerine bilgisizliği, hak yerine haksızlığı, kanaatkar olmak yerine aç gözlüğü ve bunun gibi olumsuzlukları seçtik ve
Kendimizi sorgularken, her türlü ön yargıdan uzak; başkalarını suçlamak yerine, benim bu konudaki hatalarım ve yanlışlarım nedir diye kendimize aynada bakalım ki; sorunların doğru çözümlerini bulabilelim.
Unutmamamız gereken şey; Yalan ve riya basit ve kişiliksiz insanlara ve bunların oluşturdukları topluluğa kısa süreli iktidar, çıkar ve başarı sağlar lakin kalıcı olmadığı gibi ileride büyük hayal kırıklarına, çöküntüye, kargaşalıklara ve devletlerin yıkılmasına sebebiyet verir.
İnançlı Türk toplumunun bireyleri olarak bizlere, çeşitli yollarla zorla kabul ettirilmeye çalışılan kültürümüzle yaşantımızla, inancımızla bağdaşmayan hayat tarzı yerine Türk kültür ve ananelerine uygun hayat sürmeyi düstur edinmeli ve hayat yolunda bizlere lazım olan Türk kültürü ve bilgi birikiminin atalarımız tarafından bizlere aktarıldığı gibi bizler de gelecek nesillere aktarırken Türk`ün şanlı tarihine leke sürmemeye, düşmanla şahsi çıkarları için iş birliği yapan dahili ve de harici bedhahlarla savaşan akıllı, onurlu Türk bireyleri olmalıyız.