Zaman zaman, misafirlikte, kahvede, meyhanede içki masasında, çeşitli konularla ilgili; Bizler ve ülke ne zaman ve niçin bu kadar kötü oldu! Sorusu, yaratılışından beri meraklı olan Adem ve Havva soyundan olan, orada bulunanlar arasında çok hararetli bir biçimde tartışılır. Bu tartışmalar sırasında, toplulukta bulunanlar tarafından konu ya da konularla ilgili çeşitli ilginç fikirler (konu ile ilgili bilgileri olmasa da) ortaya konarak, eğitimde, ekonomide, sağlıkta, Milli savunmada, ulaşımda, adalette, Dini konular vs deki konular çözülür, fetva verilir, hükümet yıkılır, yenisi kurulur.
Bu tür konuşmalar yapıldığı yer ve kişilerin durumlarına göre değişkenlik arz etse de, konuşan şahsın oradakilerin üzerinde kurduğu kısa süreli tahakküm ve dinlenmiş olmanın coşkusuyla, bir an rahatlamasına (Sosyal mastürbasyon) vesile olur.
Bu cahil zevat icin, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: Ey Ali! Cehaletten daha çetin bir yoksulluk ve akıldan daha faydalı bir mal yoktur.
Bu zevatin icinden imkanları müsait olan ve fırsatlardan yararlanarak okumuş, meslek sahibi, siyasetçi, yönetici konumunda olanlar olabilir.
Bu okumuş zevatın cahil olmadığı anlamı çıkar mı? diye kendi kendimize soralım! Benim kendi adıma vereceğim cevap; Hayır çıkmaz.!!!
Bununla ilgili olarak hafızamızı tazeleyerek, geçmişte ve günümüzdeki olan bazı olayları ve olayların içinde yer alan okumuş zevatın yaptığı işleri ve konuşmaları hatırlayalım.
1900 başlarında, kendilerine Jön Türkler diyen, 2. Abdülhamid dönemine muhalif, meşrutiyetci genç ve aydın Türkler!!!. Bu zevata dahil Osmanlı ordusunda bulunan subayların emrindeki askerler ve bunlara katılan yöredeki bir kısım sivil halk ile 1908 senesinin 10 Temmuz`unda Balkan dağlarında başlattıkları başkaldırı, 2. Abdulhamid`ce alınan askeri tedbirlerle bastırılmış ve 24Temmuz 1908 senesinde 2. Meşrutiyet ilan edilmiştir.
Kendilerine Jön Türkler diyen bu zevat, 2. Meşrutiyet ilanının, İngilizlerin desteği ile olduğu kanısına kapılmış, 31 Temmuz 1908`de Istanbul`a gelen İngiltere'nin büyükelçisini İstiklal Caddesi üzerinde (Cadde-i Kebir) bulunun elçilik binasına götürecek arabanın atlarını çözüp, kendileri çekerek götürmüşlerdir. (Eşşek olmayı kabul edene semer vuran çok olur) (Arabayı çeken Jön Türklerìn arasındaki Ahmet İhsan Tokgöz`ün hatırasından)
1900 başlarından itibaren halktan kopuk Osmanlı aydınları!!! (okumuş cahilleri) arasındaki çatışma ve giderek artan Alman ve İngiliz hayranlığı ülkeyi siyasi ve her yönden dışarıya bağlı hale getirerek, Almanlar ile beraber 1. Dünya savaşına sokmus, binlerce vatan evladının şehit olmasına, ülkemizin parçalanmasına, arabasına eşşek olup çeken Jön Türklerin dostu İngilizler`in, İstanbul`u işgal etmelerine yol açmıştır.
Dostlarımızın!!! (sözde) uzunca bir zaman kendi işleriyle meşgul olmalarından ötürü (2.Dünya savaşı) içimizdeki okumuş cahilleri 62 sene öncesine kadar aktif olarak kullanmadılar. Daha sonra ülkemizde ortaya koydukları çeşitli senaryolara uygun (milliyetçi!,dindar!,laik!,solcu!, cumhuriyetçi!, demokrat!, sosyalist!, komünist!,) halkını tanımayan okumuş cahil zevatı kukla gibi oynatarak, istediklerini söyletip, yaptırarak, halkımızın refah, huzur, güven içinde yaşamasının önüne koydukları engellerle, Türkiye'yi ekonomik, sosyal ve siyasi anlamda müstemleke bir ülke haline getirmeye çalıştılar, günümüzde de hırsla çalısmaya devam ediyorlar!.
Ögrenci olayları, sağ sol, mezhep çatışmaları bahane edilerek, burada tarihlerini yazacağım darbe, darbe kalkışmalarını, muhtıraları ve sonrasında ilan edilen sıkıyönetim, askıya alınan demokratik süreçleri araştırmanızın, sizlerin yakın tarihimizle ilgili geniş bilgi sahibi olmanıza vesile olacağı kanısındayım: 27 Mayıs 1960. 22 Şubat 1962. 20 Mayıs 1963. 20 Mayıs 1969. 9 Mart 1971. 12 Mart 1971. 12 Eylül 1980. 28 Şubat 1997. 27 Nisan 2007. 15 Temmuz 2016.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100 yılına yaklaştığımız bu 2022 senesinde içimizdeki okumuş cahiller ve siyasetçilerimizin, ülkemiz dışındaki dostlarının desteğini alarak, halka rağmen halk için, ülkemizin bağımsızlığı, vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, ekonomisi ve yatırımlarla sanayinin gelişmesi, halkın bir arada refah içinde, inancını özgürce yaşamasını sağlayacak işlerle ilgili nasıl düşündüklerini hatırlayalım.
"Hendek kazan arkadaşlara sesleniyorum, Barikatları kuran arkadaşlar, kim yapıyorsa bilmiyoruz.!!! Kaldırın onları. (üç maymun oyunu)/ ”Bizim için YPG terör örgütü değildir. YPG kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur“ / “23 Nisan`dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler icin ip ucu 1915“ / “Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var.“ / “Daha biz başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz heykelini“/ “PKK sizi tükrüğüyle boğar” / “Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD’ye yaslıyoruz“/"İYİ Parti, size söylüyorum: Size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK'ya içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP'nin oylarıyla oturuyorsunuz.“/ “Siz Mustafa Kemal'in askeri değil generali olsanız ne yazar. İt sürüleri.“/ “S 400 Sarayı korumak icin alindi“ / Dolar kuru düsünce"Bu bir alım fırsatıdır. Piyasa Erdoğan’ın bu söylemlerini satın almadı“/ Şehit yakınına ahlaksız denmesi (Küfür eden Milletvekili çok ahlaklı) vs.
Örneklerini okuduğunuz sözlerin geçtiği konuşmaları ve burada aktarılmayan diger okumuş cahillere ait konuşmaları, demeçleri incelemenizde *** Dervişin fikri ne ise zikri de odur,*** atasözünün yardımcı olacağını düşünüyorum.
** Okumuş cahiller dünyayı yıkar** Abdurrahim Karakoç
Ekonomik ve Askeri yönden tam bağımsız olarak Demokratik Cumhuriyeti yüceltip yasatabilmenin yolu; birilerinden ulufe dilenmek, onların himayesinin altında bulunmakla olmayacağını;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920 ile 1923 senelerinde söyledikleri bu günleri anlamamıza yardımcı olacaktır.
**Milletimizin, güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için, devletin tamamen millî bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması gerekir.
Millî siyaset dediğim zaman, amaçladığım mâna ve anlam şudur; Millî sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak, Uygar dünyadan, uygar ve insanca davranış ve karşılıklı dostluk beklemektir.
Türkiye'nin devlet siyaseti, millî sınırları içinde, egemenliğine dayanarak bağımsız yaşamaktır. Hareket kuralımız budur!