İki bin yirmi yılında 300’den fazla kadın çeşitli bahaneler öne sürülerek öldürüldü. İki bin yirmi bir yılının ilk iki ayında ise ardı ardına kadın cinayetleri haberlerini okumaya başladık bile. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet hiç durmadan devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi şart oldu. Göstermelik cezalar, mahkemelerde iyi hal indirimleri, erkekten yana hukuksal düzenlemeler, dipsiz kuyu.
Genç kadınların öldürülme nedenleri ise sıradan; Isparta'da, üniversiteli on dokuz yaşındaki Güleda Cankel ayrılmak istediği erkek arkadaşı Zafer P. tarafından öldürüldü. İnsan sevdiği birine nasıl kıyar? En acısı da geçtiğimiz yıl antrenmandan çıktıktan sonra evine giderken, hiç tanımadığı, kendisine neden saldırıldığını dahi bilemeden yirmi yaşında yaşama veda eden Ceren Özdemir. Balerin Ceren Özdemir, Ordu'da, evinin önünde bir saldırgan tarafından bıçaklandı. Öldürenin ruh haline bakın; adam Ordu Açık Cezaevi'nden bir Aralık tarihinde firar ettikten sonra, sürekli birilerini öldürmeyi düşündüğünü söylüyor. Öldürmek istediği insanların ise tamamı kadın.
Kadın Cinayetleri'ni Durduracağız Platformu'nun verilerine göre iki bin on üç yılında iki yüz otuz yedi, iki bin on dört yılında iki yüz doksan dört, iki bin on beş yılında üç yüz üç, iki bin on altı yılında üç yüz yirmi sekiz, iki bin on yedi yılında dört yüz dokuz, iki bin on sekiz yılında dört yüz kırk kadın öldürüldü. On dokuz kadının neden öldürüldüğü tespit edilemedi, dördü ekonomik bahaneyle, beşi boşanmak istemesi, barışma, arkadaşlık isteğini reddetmesi gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü.
Geçtiğimiz yıllarda otuz dokuz kadından on birinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, on biri evli oldukları erkek, ikisi eskiden evli olduğu erkek, biri eskiden birlikte olduğu erkek, dördü babası, üçü akraba/tanıdık, ikisi oğlu, biri kardeşi, dördü birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü. Kadınların on üçü ateşli silahlarla, sekizi kesici aletle, beşi darp edilerek, üçü kimyasal madde ile üçü yüksekten düşerek, biri boğularak ve biri de hem kimyasal madde hem de yüksekten düşerek öldürüldü. Beş kadının ise nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi.
Bu ülkede tüm bunlar yaşanırken bizim ruh halimiz ne alemde? Hepimizin psikoloji bozuldu, en ufak bir şeyden şüphe duyar hale geldik. Bakın benim başıma gelen trajikomik bir olayı anlatayım: Alsancak'ta sokakta yürüyorum. Eski bir Rum evinden feryatlar yükseliyor. "kadının birini kesiyorlar" dedim. 155'i aramak İçin telefona sarıldım. Şarjım bitmiş, telefonum kapalı. Canhıraş bağırmalar devam ediyor, boğuk bir şekilde. Evin önünde bekliyorum, polis falan geçer mi? Çevreme bakınıyorum, bir aşağı bir yukarı koşturup duruyorum.
O sırada genç bir kız kulaklık ile karşı sokaktan bana doğru yürüyor. Genç kıza seslendim, "Kardeşim, telefonumun bataryası bitti. Şu evden sesler geliyor. Ya bir kadını dövüyorlar, ya da kesiyorlar, korkunç sesler var. Senin telefonun ile 155'i arayabilir miyiz?" dedim. " Olur adrese bakalım, hangi ev abi?" dedi. Evi gösterdim. "Şu siyah boyalı Rum evi" dedim. Genç kız:" abi orası korkuevi" dedi. Ülkemizde ardı ardına yaşanan kadın cinayetleri bizim ruh halimizi de bozdu, sonunda işkilli birer insan olduk çıktık!