1990’lı yılların ortalarıydı. Yeni Asır’daki polis muhabirliği görevimi sürdürmekteydim.
Sabahın erken saatleriydi…
Polis masasında telsiz dinlerken birden bir anons başladı.
Anonsu yapan İzmir Emniyet Müdürlüğü Haber Merkeziydi .
Haber Merkezi’nden yapılan bu anonstan çok önemli bir şey olduğunu anladım. Çünkü sesin sahibi polis memurunun sesi adeta titriyordu.
“4530 Çok Acil Telefonla Görüşelim”
İşte her şey bu anonsla başladı.
Yeşilyurt’ta oturan 7 yaşlarındaki Ozan adındaki bir çocuk zorla bir araca bindirilip kaçırılıyordu. Bu ihbarı çevrede oturan ve çamaşır asan bir yaşlı bir kadın yapmıştı. Plakayı alamamış ancak beyaz renkli bir araç olduğunu söyleyebilmişti.
Bu ihbar üzerine bütün ekipler Yeşilyurt, Üçyol, Karabağlar-Gaziemir iskameti, Üçkuyular bölgesinde beyaz renkli ve modeli belirtilemeyen bu aracı arıyordu. Bölgede heryer abluka altına alınmıştı.
Tahmin edersiniz ki bütün beyaz renkli araçlar durduruluyor ve içleri aranıyordu.
Ancak aranan araç sanki yerin dibine girmişti ve bütün aramalara rağmen bulunamıyordu. Bütün bir gün boyu Küçük Ozan’ı kaçıran beyaz renkli araç bulunamamıştı.
Bende bu arada Ozan’ın evine gitmiş ağlayan annesinin fotoğrafını çekmiş ve annesinden küçük çocuğun okula kayıt için en son çektirdiği fotoğrafını almıştım.
Akşam gece muhabiri arkadaşımız gelmişti ama benim aklım hala kaçırılan çocuktaydı. Eve gitmek istememiştim. Bu olayı sonuna kadar takip etmek istiyordum.
Artık gece olmuştu ve Ozan’dan bir haber yoktu bütün aramalara rağmen bulunamamıştı.
Size birazda Ozan’dan bahsedeyim;
Ozan’ın anne ve babası üç yıl önce boşanmış ve küçük çocuk annesiyle birlikte yaşıyordu. Annesi ise Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde görevli bir hemşireydi. Okuldaki ilk yılı olan Ozan annesiyle yaşayan ve baba hasretiyle büyüyen bir çocuktu.
Bu bilgi üzerine polis ekipleri her ihtimale karşı çocuğun doktor olan babasına ulaşmış ve onun bu olayla ilgisinin olmadığını belirlemişti. Çünkü bu tür olaylarda kaçıran kişi genelde ailenin bir ferdi olabiliyordu. Ama usta polis ekipleri kısa bir sorgulamadan sonra babanın olayla ilgisinin olmadığını belirlemişti.
Neyse ertesi gün Yeni Asır’ın birinci sayfa manşeti “Küçük Ozan Kaçırıldı” oldu.
Ertesi gün olmuş ve Ozan’dan hala bir haber yoktu.
Beyaz renkli araç ise hala aranıyordu.
İşte o gün eve bir telefon gelmiş ve çocuğun fidye için kaçırıldığı ortaya çıkmıştı.
Küçük Ozan o zamanın parasıyla 200 milyar için kaçırılmıştı.
Evin telefonun dinleniyordu ancak arayan kişinin bir telefon kulübesinden aradığı belirlenmişti.
Yani çocuğa ulaşılacak bu ipucu da yok olmuştu. Yer ve kaçıran kişinin numara tespiti yapılamadı.
Çocuğu kaçıran kişi bir kez daha aynı yöntemle evi aradı ve paranın ertesi gün alınacağını ve Ozan’ın serbest bırakılacağını söyledi..
Para hazırlandı ancak ekipler bütün bu gelişmelerden haberdardı ve artık telefon beklenmeye başlandı.
Sabah erken bir saatte yine aynı kişi paranın Konak Meydanı’nda alınacağını ve çocuğun serbest bırakılacağını söyledi.
Kaçıran kişi ya da kişiler gazete haberlerini okumuş ve polisin bu olaydan haberdar olduğunu öğrenmişti. Ama Ozan’ın annesine paranın alınacağı yerin polise söylenmemesini sürekli tembih etmiş yoksa Ozan’ın öldürüleceğini söylemişti.
Anne içi 200 milyar dolu olan çantayla birlikte saat 12.00 sıralarında Konak Meydanı’na geldi.
Meydan insan doluydu.
Fidyeci neden şehrin göbeğini seçmişti inanılır gibi değildi.
Polis olayı biliyordu ve fidyecinin bu işten sıyrılması imkansızdı.
Bu polis çevrede önlem almıştı. Polislerin kimi kuş yemi satıyordu kimi ise gevrek. Kılık değiştiren deneyimli dedektifler kadının etrafını adeta ablukaya alınmıştı.
Tam bu sırada kadının yanına 15-16 yaşlarında küçük bir çocuk geldi ve kadınla konuşmaya başladı. Kadın elindeki çantayı verdi ancak deneyimli polisler bu çocuğun sadece maşa olduğunu anladı onu yakalamadı ancak takip etmeye başladı.
Çocuk büyükşehir belediyesinin cadde tarafından önüne doğru yürümeye başladı. Ekiplerde takipteydi. Ve çocuk bir taksiye binerek çocuğun oturduğu semte Yeşilyurt’a doğru gitmeye başladı.
Sivil ekiplerde takipteydi.
Telsiz anonsları sürüyordu. Her noktadaki polis ekibi taksiyi diğer ekibe devrediyordu. Operasyon adeta nakış gibi işleniyordu.
Ve beklenen son geldi..
Araç Ozan’ın evinin yakınında durdu, araçtaki çocuk taksiden indi ve bir eve girdi.
Asayiş Şube Müdürü İ. İ.’nin talimatıyla Operasyon için düğmeye basıldı.
Eve girildi..
Küçük Ozan başarılı bir operasyonla sağ salim kurtarıldı.
Fidye olayını kumar borcu olan komşu planlamış ve kendi öz oğlunu da bu işe alet etmişti.
Kumar borcu yüzünden çocuk kaçıran kişi ve oğlu çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.
Ve ben eve girilirken yapılan operasyonu, Ozan’ın ağlayan annesine hasretle sarılırken fotoğraflarını çekmeyi başarmıştım.
Ozan şimdi Kemeraltı’nda esnaflık yapıyor ve zaman zaman görüşüyoruz. Gazeteme zaman zaman geliyor ve sohbet ediyoruz.
Bu gerçek öyküyü de onun iznini alarak yazmaya karar verdim.
İşte O çocuk şimdi benim büromun da bulunduğu Kemeraltı’n da başarılı bir esnaf ve iki oğlu var. Onun için gözyaşı döken hemşire annesi de emekli olduktan iki yıl sonra kanser yüzünden vefat etmiş.
İşte Ozan’ın kaçırılış öyküsü böyle.
Ya başarılı bir operasyonla çocuğun kurtarılmasını sağlayan Asayiş Şube Müdürü? O da şimdi bir ilimizin emniyet müdürü oldu. Onunla telefonla da olsa görüşüyoruz.
Evlat sevgisi hiçbir şeye benzemez. Çocuklarınıza gözünüz gibi bakın ve onları tehlikelere karşı koruyun.
Sağlıcakla Kalın.