Üç kuzen oturmuş sohbet ediyorduk. Hava kararmış, kuzeyli bir esinti denizin yosun kokusunu bize doğru sürüklüyordu. Havanın karardığını tekraren söylüyorum çünkü konuşma sahipleri olarak bizlerin ruhsal modu “ne olacak bu memleketin hali” şekline bürünmüştü.
Klasik güncel siyasete girecekken küçük kuzen “birçok konuda kavram karmaşıklığı var.” demesiyle konuşmanın yönü “nelerde karmaşıklık var” sorusuna yönlendi. Öyle ya, madem karmaşıklık dedin, “hadi buyur güzel bir örnek ver de anlayalım” dercesine sorulara başladık.
Küçük kuzenin ağzından dökülen ilk örnek “Cumhuriyet ve Demokrasi” oldu. Tam da Cumhuriyet Bayramını kutlayacağımız bugünlere denk gelince konu bizi bir hayli heyecanlandırdı. Aslında konuşma sırasında anlamı çok karıştırılan, manası bilinmeden kullanılan o kadar çok kavram vardı ki, o gece birçok defa Google yardımı almak zorunda kaldık.
Gerçekten, Türkiye’de bir kesim Cumhuriyet kavramını demokrasi anlamında kullanırken, bir diğer kesim aynı şey olmadığını öngörüyor. Cumhuriyet’in demokrasi olmadığı, ya da Cumhuriyet’in demokrasi olduğunu ifade edip, destekleyenlerin bilinçli olarak mı bu iddiada bulunuyorlar bilinmez ama kavram karmaşıklığı yaptıkları bir gerçek.
Oysa Cumhuriyetin kurumsal, demokrasinin de bireysellik üzerinden hareketle anlatıla bilirliğini işlememiz gerekiyordu. Demokrasiden bahsederken daha çok bireysel olduğunu söylediğimize göre; vatandaşın, insan ve yurttaş olarak sahip olması gereken özgürlüklerini ve haklarından söz edebiliriz.
Buna karşılık Cumhuriyet kavramı; Vatandaşın kendi kendine yönetimini veya kendi yönetimini kendi belirlemesi ilkesi çerçevesinde, Anayasa, Anayasa ve yönetim yargısı, seçim düzeni, Cumhurbaşkanlığı, Parlamento ve diğer siyasi kurumlarıyla bir bütünlük içinde kurumsal yapıyı anlatır.
Bu iki kavramın birbirinden farklı olduğundan bahsetsek de, iki kavramın birbirine karşıt ya da çelişkili olduğundan bahsedemeyiz. Her iki kavramda da; eşitliği, özgürlüğü, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü, altını çizerek söyleyebiliriz. Buradan hareketle; Cumhuriyet ve Demokrasinin kendi kuralları ile işlemesi / işletilmesine destek verilmelidir.
Sonunda üç kuzen aynı noktada birleştik ama konuşma esnasında dile getirdiğimiz örnekler gerçekten bizi gülümseten, bazen de düşündüren vasıflardaydı. Özellikle “Demokratlık kavramının” kullanıldığı alanlar ve bunu dile getiren bazı kişilerin söyledikleriyle, davranışlarını konuştukça, gülümsemelerimizin arttığını söyleyebilirim.
Demokrat: Demokrasi kültürünü benimsemiş kişi anlamına gelirse de, bu kavramı biz en çok Siyasi partilerin tanımlarında görüyoruz. Özellikle Türkiye’de bu kavramı öyle rahat her yere monte ediyoruz ki, işte bu durum bizim bolca gülme/gülümseme sebebimizi oluşturdu.
Buna iyi örnek olacağını düşündüğüm, Ekşi sözlükten bir alıntıyla konuyu kapatayım. Sözlükte ki yazının sahibi beni güldürdü, sanırım siz de güleceksiniz. Yazının sahibi şöyle tanımlamış Demokratlığı; Türkiye’de ne yaparsanız yapın, sadece kendisiyle anılamayacağınız sıfattır Demokratlık.
Misal; Demokrasinin sola veya sosyalizme yakın bir argümanını dillendirdinizse olacağınız “Kızıl Demokrat” olur. Azınlıklarla ilgili bir konuda fikir beyan edersin ve demokrasi dahilinde bir çözüm istersin, oldun mu bak “Bölücü Demokrat”, Dini özgürlüklerle ve inancın normalleştirilmesi ile ilgili bir konuda fikir beyan edersin, olursun “Takkeli Demokrat”
Kalın sağlıcakla…