Yazılarımı takip edenler bilir. Okuduğumda beni etkileyen bir hikâyeyi, sizlerle paylaşarak konuya girmeyi tercih ederim. Çoğu zaman hikâyenin özü; benim davranışlarım veya düşüncelerimle özdeşleşir ve etkilendiğim için onları yazılarımda kullanırım.
Bu sefer hikâyeden çok bilimsel bir analizin beni fazlasıyla etkilediğini itiraf etmeliyim. Bu yaşıma kadar hiç düşünmediğim konuydu bu doğrusu… Bir elementin dünya üzerinden eksilmesi ne etki yaratırdı? Öyle ya, yaratıcının kurduğu ve saat gibi işleyen bir düzenin içinden bir şeyi eksilttiğinizde ne olurdu?
Dünya üzerindeki her şeyin bileşeninde yer alan, her elementle bağ kurabilen ve atom numarası 8 olan muhteşem bir elementten bahsediyorum. Adını mı merak ettiniz? Hemen söylüyorum. Onun adı; “Oksijen”.
Yapılan analizin soru başlığı şöyleydi; “Dünyada sadece 10 saniyeliğine oksijen yok olsaydı neler olurdu? İlginç bir soru değil mi? İlk akla gelen havanın içeriğinde %21 oranında var olduğu için öngörülüyor ki insanlar 10 saniye nefesini tutabilecekleri için ölmezlerdi.
10 saniye içerisinde bizler belki havasızlıktan ölmezdik ama oksijenin yokluğunda bakın neler olabilirmiş dünyada? Okyanuslar, denizler tüm akarsular gibi su kaynakları (hafif element)hidrojene dönüşüp, uzaya karışır. Yani yaşam kaynağı su yok olurdu. Ozon tabakası kaybolacağı için biz insanlar UV ışınlarına maruz kalıp zarar görürdük.
Muhtemelen atmosfer basıncı %21 azalacağı için vakum etkisi yaparak iç kulağımızı patlatır. Çimento ile yapılmış tüm binalar bir anda toz haline gelirdi. Çünkü betonun ana bileşeni oksijendir. İçten yanmalı motorların hepsi çalışmaz hale gelir ve kalkış yapmakta olan uçaklar düşerken, havadakiler motorsuz süzülerek 10 saniyeyi geçirirlerdi.
Dünyanın mantosu ve yüzeyi %45 oranında oksijen olduğu için oksijen yok olduğunda yüksekteysek düşüş yaşarız. Ancak bu yaşanacakları ne hissedecek ne görüp duyacağız… DNA’mızda, vücut içimizde ve tüm hücrelerimizde su olduğuna ve vücut ağırlığımızın %60’ı oksijen olduğuna göre yok olmayla beraber biz de bir anda kül gibi bir şeye dönüşürüz.
Yani “İNSANLIK TARİHİ” sona erer…
Yaratıcının düzeni öylesine güzel hazırlanmış ki bir ufak aksaklık her şeyi alt üst edip yok olmasına sebep olabilir. Sistemin içerisinde var olan destek unsurları eğer bir şekilde yok edilirse, bir tanesinin eksikliği bile bir büyük organizasyonun çökmesine sebep olacağı anlaşılıyor.
Bizler de Türkiye Cumhuriyetinin bir ferdi olarak, muhteşem hazırlanmış bir sistemin içerisinde yaşamımızı sürdürüyoruz. Toplumun ayakta durmasını sağlayan destek unsurlarını yok etmeden, bir saniye bile eksiltmeden yaşamaya devam etmeliyiz.
Devlet, millet, ahlak, adalet, din, eğitim, namus, fikir, sanat, saygı, özgürlük, onur, şeref, evlilik, aile, arkadaşlık gibi saymaya kalksak onlarca değer bir toplumu ve onun kültürünü oluşturuyor. Bu değerler bizi geçmişten geleceğe taşıyacak dinamiklerdir.
Toplumu ayakta tutan değerlerin hiç birini yok sayamayız, onlarsız olmayacağını öğrenmeliyiz. O değerleri yıpratıcı söylemlerle toplumda ki değerini düşürmeye yönelik aşağılamak, “bunun benle alakası yok” diyerek ötekileştirmek, diğerini karalamak gibi toplum dinamiklerini bozucu davranışlardan, aşırılıklardan sakınmamız gerekiyor.
Türlerdeki güçlüleri korumaya alarak neslin tükenmesini önlemek gibi bu değerleri yaşatan toplumlar huzur içerisinde, mutlu olarak ve refah seviyesi yükselerek yaşarlar. Bunu yapmazsak aynı yukarıdaki oksijensizliğin sonucunu yaşarız. Yani “Parçalanır, YOK OLURUZ.”
Dünyanın en güzel Coğrafyası bizim, dünyanın en güzel dini İslam bizim, dünyanın en güzel rejimi Cumhuriyet bizim, dünyanın en güzel Bayrağı bizim, dünyanın en güzel İnsanları bizim. Öyleyse bize bir tek yapacak şey kalıyor; “Birbirimizi sevelim ve saygı duyalım.”