Bilgisayarın başına oturduğumda, 19 Mayıs tarihli Yeni Haber gazetesi için yazdığım “Psikolojik Savaş” başlıklı yazıma, bir anlamda devam edecek nitelikte köşe yazısı yazmaya karar vermiştim. Sonra gazetemizin patronu Muzaffer beyin “bu konuyu birkaç kez işlemiştin” sözlerini hatırladım.
Sanki “bu kadarı yeter” demek istemişti diye düşündüm… Oysa yetmezdi… Çünkü su uyurdu, troller hiç uyumazlardı. Devamlı kirli bilgiler üretip piyasaya sürmeye devam etmek işleriydi. Onları okuyan bir kesim insanlarda maalesef doğruluğunu araştırmadan servis yapıp, trollerin ekmeğine yağ sürme gafletine düşmektelerdi.
Troller kadar tehlike saçan, kimliksizlik örneği oluşturan diplomalı cahiller ile dönek aydınlar, insanımızın kafasını karıştırmaya devam etmekteler. Televizyon kanallarında boy ve poslarını görmeye alıştığınız tarafgir akademisyenler, sorumluluğunu yitirmiş Bilim adamları, embesil gazeteciler velhasıl sözde aydınlar, ülkemizi kaosa sürüklemek için yarış haline girmişler. Neredeyse, kaosa giden yolları döşemekle meşguller.
Psikolojik savaşın; her an ve her alanda, her şekilde kural tanımaksızın uygulanmakta olduğunu görebilmeliyiz. Farkındaysanız, devamlı gerginlik stratejileri oluşturulması, insanların sorgulama ve akli düşünme yeteneklerini bir anlamda yok edip, zihin öldürme veya çökertme silahları kullanmaktalar.
Bir önemli silahta biliyorsunuz “İnternettir”. Tele kulak icat edildikten sonra, insanların özel hayatlarının ihlal edildiği bir gerçektir. Artık İnternet sayesinde gizli hiçbir yanımız kalmamıştır. İstediklerini dinledikleri gibi, tüm maillerini kontrol edebilmekte, bilgisayar veya elimizde tuttuğumuz cep telefonları ile takip sürmektedir.
Bu konulara daha üst perdeden bakabilmeyi öğrenip, tedbirli davranabilirsek, bizim için hazırladıkları tuzaklara takılmadan birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşamaya devam ederiz. İnançlarımıza, milli ve manevi değerlerimize saygılı, Vatan ve Bayrak sevgisiyle donanmış, Önderin gösterdiği Muasır Medeniyetler seviyesine ulaşacak şekilde çalışmalıyız.
Bu kadarı yeter diyerek, sizlere adı yeni konulmuş bir hastalıktan bahis etmek isterim. Hastalığın adı: Nomofobi… Doğrusu ilk duyduğumda “fobi” kelimesinin, korkuyu anlattığını biliyordum da, önünde ki “nomo” ne anlama geliyor bilemedim.
Size hastalığın İngilizce adını açılmış haliyle söylersem, sonuca varabileceğinizi tahmin ediyorum. “No mobile phobia” kısaltılmış ve hastalığın adı nomofobi olmuş. Peki, nedir bu hastalık? Derseniz.
Nomofobi: ya cep telefonumdan mahrum kalırsam korkusuymuş. Cep telefonuyla iletişimden kopmak durumunda kalacağını düşününce bu hastalık sahibi kişiler; panik atak durumu yaşayarak, nefes alma zorluğu çekmeye, baş dönmesi, titreme, bulantı ve kalp ritminin artması gibi fiziksel yan etkilerle karşılaşırlarmış.
İngiltere’de yapılan bir çalışmada, Cep telefonu kullanıcılarının %53’ünün nomofobi hastalığına yatkın olduğu gözlenmiş. Ya şarjım biterse? Ya sinyal kesilirse? Ya telefonumu kaybedersem? gibi sorular kişileri etkilemekte ve sağlığını bozmaktaymış.
Allah hepimizin akıl sağlığını ve tabii ki vücut sağlığını korusun. Siz siz olun; sosyal medyada yazılanlara hemen inanmayın. Tedbirli yaklaşın. Ayrıca lütfen cep telefonlarınızı yanınızdan ayırmayın…