Haberlerde bir Milletvekilinin, arabasını durduran trafik polisine hakaret etmesini izlediğimde; ağzımdan “ayrıcalık varsa, Adalet yoktur” sözleri dökülmüştü.
Öyle ya, insanların toplu yaşamında kurallara uymak zorunluluğu vardır. Hatta bu kurallar; güven içerisinde birlikte yaşamayı garantiye almıştır. İnsanlık, tarihi boyunca renk, cins, ırk, din ayrımı olmaksızın herkesin eşit olduğu gerçeğini benimseyerek ortak bir görüş oluşturmuştur. Bunun üstüne de “Hukuk düzenini” kurmuştur. Fakat her şey istendiği gibi gitmemiştir. Zamanla yönetme gücü olanlar, servet sahibi olanlar gibi bir takım üst kesimler, boşlukları kendi yararlarına doğru doldurmuştur. Dolan her boşlukta yargının alanına müdahale oluşturmuştur.
Böylece, tabiri caiz ise “hukuk üstü varlıklar” türemiştir. Ehh, biz de “hani hepimiz eşittik?” diye, cevabını bildiğimiz saçma, bir o kadar da komik soruyla oyalanıp dururuz. Tecrübeler göstermiştir ki, insanların eşit olduğu hiçbir rejim yaşanmadı bu dünyada… Tam eşitlik konusunda Sosyalizm için olumlu bakan okurlarım varsa, Aleksandar Solzenjicin’in romanlarında hayal kırıklığı yaşayabilirler. Maalesef adil olmayan her ortam; yaşayanların vicdanlarını yaralayarak, isyana, bunalıma sürükleyecektir. Bana göre doğru olan şudur; Devleti yönetenler, devletin saygınlığını zedeleyecek her türlü olaydan sakınacaklar. Devletin gücünü, yasalara uyarak vatandaşına hissettirecek. Vatandaş da uyması gereken kurallara tabi olarak devletine sahip çıkacaktır.
Yıllar önce Florida’nın Panama City şehrinde, zengin olmuş Adanalı bir Türk genci, yanında Türkiye’den gelmiş arkadaşıyla ilerliyordu. Önünden geçtikleri okulun öğrenci çıkış saatinde, üstte yanan uyarıcı flaşörü görmeyerek, 20 mil üstü seyir halindeyken (Sheriff) Şerif’e yakalandılar. Arkalarında duran arabadan heybetli bir şekilde çıkan Şerif, silahının kılıf kilidini açıp temkinli adımlarla ilerledi ve sol ön camı gösterip açmasını söyledi. Adanalı genç, Şerif’in arabasından çıkmaya başladığı andan beri, gözler ileri bakarken, iki elini de direksiyon üzerinde tutuyordu. Evrakları vermek için yaptığı her hamlede, bir eli direksiyonda olarak hareketlerini tamamlıyordu. Görülen o ki, her iki elini serbest bırakması Şerif tarafından yanlış anlaşılacaktı ve yasaktı. Gözleri ileri doğru bakıyor, ellerini direksiyondan ayırmıyordu ki Şerif, 160 dolarlık ceza fişini (ticket) ona doğru uzattı.
Tek eli direksiyonda, diğer eliyle ceza fişini aldı ve ellerini Şerif gidene kadar hiç indirmedi. Her ikisi de kurallara, yasalara uygun davranmışlardı. Şerif, devleti temsil ediyordu ve devletin gücünü her dakika hissettirdi. Vatandaş da uyması gereken kurallar olduğunu ceza fişiyle hatırlamış oldu. Ellerini direksiyonda tutarak devlete karşı gelmeyeceğini de teyit etmiş oldu. Bu olaydan yıllar önceydi… Bir Türk kızı evlendiği Amerikalı asker eşi ile birlikte yaşayacakları şehrin plaj bölgesine gittiler. Mevsim kış olduğu için, plaj gibi otoparkta bomboştu. Yeni yaşamaya başlayacakları şehri tanıma turundaydılar ve plajın boş otoparkında ki park çizgilerini umursamadan iki araçlık park alanını kapatacak şekilde yanlama durup arabadan çıktılar. Okyanusun dalgalarını seyrediyorlardı ki, bir kaç dakika sonra park alanına gelen Şerif, yanlış park etmeleri nedeniyle ceza fişini ellerine tutuşturdu. Türk kızı şaşırmıştı. Ama şunu anlamıştı. Devleti temsil edenler, kuralları çiğneyenlere göz açtırmamakta kararlıydı.
Aynı dönemde, İzmir’de bir beyefendi aracıyla ilerlerken Trafik polisi tarafından durduruldu. Beyefendinin emniyet kemeri takılı değildi. Polis memuru ona doğru yaklaşırken o penceresini sonuna kadar açtı ve “unutmuşum takmayı” dedi. Memur, sürücünün suratına dikkatlice baktı ve “ seni bir yerden tanıyorum, Büyükşehirle bir alakan var mı?” diye sordu. “Evet. Orada Meclis üyesiyim.” Cevabını vererek memur ile ortak tanıdıklarını konuşup kısa bir sohbet etme fırsatı buldular. Ünlü bir Sendikacının yeğeni olan memur, arabasına binen beyefendiye el salladı ve cezasız olarak yolcu etti. Kıssa: Ayrıcalık varsa, Adalet yoktur. Not: Konumuz ile alakası yok ama üstte ki konunun sonunu merak edenler olabilir diye anlatayım…
Adanalı zengin genç, ceza fişi elinde çok üzgün duruyordu. Arkadaşı “Neden bu kadar üzüldün? 160 dolar büyük bir para değil.” dedi. Adanalı, “evet haklısın ama ben yediğim 160 dolar için üzülmüyorum. Seneye hız nedeniyle yediğim bu cezayı gören Sigorta Şirketleri bana poliçe kesmek istemeyecekler veya 7-8 bin dolar gibi fahiş fiyata poliçe kesecekler. Ben ona üzülüyorum. "dedi.