“Gelirsen, sen kapımı iki kere çal. Birinde hayalin sanıp ta açmam…” Gerisi Masal adlı bu şarkının sözleri belki duygulu bir aşk hikâyesini anlatsa da; ben 2021 yılı için beklentilerimize uygun buldum. Kapıyı iki kere çalsa da çalmasa da, sonuçta mecburen bu kapıyı açacağız, gelecek ve getirdikleriyle zorunlu olarak yaşayacağız.
Yaşamımda her yeni yıla, sizler gibi umut dolu girerdim. Beklentilerimi dile getirir, Allah’a yakarır ve ondan güzel isteklerimi dilerdim. İçimde tarifsiz bir heyecan olurdu. Yaşadığım pozitif enerji etrafıma yayılırdı. Çevremdekiler de bana ulaştırırdı sıcak duygularını… Hatırlarsanız, işte bu duygularla karşılamıştık 2020 yılını…
İçimizde ki umutlar yeşermiş haldeydi, sevinç nidaları ile alkışlarla ve sevdiklerimizle kucaklaşarak girmiştik yeni yıla… İnanıyorduk bu yıl, eski yıllardan daha iyi olacaktı. Sağlıklı olmayı istemiştik, mali kaynaklarımızın artmasını arzulamıştık. Dünya’ya barış gelsin, savaşlar bitsin dilemiştik. Kardeşliğimiz için kaynaşalım, kucaklaşalım, sarmaş dolaş olalım demiştik.
Biz böyle isterken, bambaşka bir gelecek bizi bekliyormuş bilemedik. Hani denir ya; “Kulun bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı vardır” diye. Gerçekten de son sözün sahibi ne derse, o olacaktı… Sanırım kendimize gelmemizi, düşünüp hatalarımızı bulmamızı istemişti 2020 yılında.
Yeni yıla gözlerimizi, Çin’den gelen virüs haberleriyle açmıştık. Ocak ayı başlarında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Bilim Kurulu kuruldu. Silivri açıklarında 4,9‘luk deprem, bu yılın kötü müjdelerini vermişti sanki bizlere. Ocak ayı bitmeden 6,8’lik Elazığ depremi 41 canımızı aldı.
Şubat ayı Van’dan gelen kötü haberle başladı. 2 çığ felaketinde 41 askerimiz ve vatandaşımızı kaybettik. Bir gün sonra İzmir-İstanbul seferini yapan uçağımız pistten çıkarak 3 cana mal oldu. Şubat bitmek üzereydi, İran’ın Hoy kentinde 5,8’lik deprem Van ilimizde 10 ölüm, 50 yaralı bilançosuyla bize yansıdı. Şubat ayı bitmek bilmedi ve son günlerinde İblid’de askerlerimize yapılan saldırıda 33 şehit verdik.
Mart, Nisan ve Mayıs aylarında Covid 19 ile mücadelemiz hız kazandı. 65 yaş üstü, 20 yaş altı kısıtlamaları, hafta sonu sokağa çıkma yasakları, okulların eğitimini durdurmak gibi önlemler alarak savaşı kazanacağımıza dair umutlarımız artmıştı.
Haziran ayı içerisinde Bingöl Karlıova’da 5,7’lik deprem bir güvenlik korucusunu şehit etti. Temmuz ayına umutlu girmiştik. Sıcaklar virüsü öldürür diyorlardı. Bu beklentinin bilimsel bir açıklama ile bağının olmadığına kanaat getirdik. Sakarya Hendek’te ki bir havai fişek fabrikasında ki patlamada 6 işçimizi toprağa verdik. 3 gün sonrasında Çanakkale Gelibolu da 450 hektar orman yangını, boğaz ulaşımını durduracak kadar büyüktü.
6 kişinin hayatını kaybettiği Giresun ilçelerinde ki sel ve heyelan felaketi Ağustos ayında, Hatay Belen’de PKK’lı teröristlerce yakılan 400 hektar ormanlık alan Ekim ayında yüreğimizi burktu. Salgın ülkemizde önemli sayılarla bulaşmaya devam ederken her gün onlarca canı bizden almayı sürdürüyordu.
Ekim ayının son günü Samos adası / Seferihisar açıklarında ki 6,6’lik deprem İzmir’in en kötü zeminine sahip Bayraklı bölgesinde büyük bir yıkıma sebep oldu ve 114 insanımız hayatını kaybederken, 1035 vatandaşımız yaralandı. Onlarca bina çöktü ve onlarca binaya oturulamaz kararı alındı.
Pandemi nedeniyle birbirimizden uzak durmaya çalıştığımız, bir araya gelmekten imtina ettiğimiz, yakınlaşmaktan korktuğumuz, insanlık tarihinin kötü yıllarından birini bitirmek üzereyiz. Bitsin gitsin artık diyerek gönderdiğimizin yerine gelecek olan yeni yılda da, uzun bir süre salgın sorunuyla yaşamaya devam edeceğiz.
Önlemlere sarılarak, kurallara uyma konusunda dikkatli olarak, yeni yıldan iyi şeyler dilediğimizi tekrarlayarak, Şems-i Tebrizi’nin güzel sözü ile 2020’ye veda edelim.
“Kalk, silkelen, kendine gel. Umutsuzluğa sarılma. Umutsuzluk şeytandadır. Ümit etmek ALLAH’tandır.”