Kimilerine göre yetenek avcısı, kimilerine göre futbol sihirbazı, kimilerine göre de Göztepe tarihinin en önemli kahramaılarından birisiydi o… Onunla ilgili camiada pek bilgi sahibi olan yoktur… Bilenler de fazla detay veremez… Çünkü kendi halinde sessiz sakin bir adamdır… Pek konuşmaz… Bilinen bir şey vardır ki asıl adı Abbas Çamayar hiç evlenmemiştir, ailesi de yoktur…
Annesi ve babasını kaybettikten sonra İzmir'deki Küçükyalı'daki akrabalarının yanına yerleşmiştir. Oradaki meslek lisesinde okurken futbolla ve Göztepe ile tanışmış orasını gerçek yuvası bilmiştir. Göztepe'nin ilk futbolcuları arasında yer almış sakatlanıncaya kadar da futbol hayatını Göztepe'de geçirmiştir. Daha sonraki dönemlerde de antrenörlük yapmıştır. Çok iyi bir gözlemci olduğu için de yönetim tarafından yeni yetenekler keşfetsin diye görevlendirilmiştir. Hayatının büyük bölümü kenar köşe mahallelerde sokak aralarında kimsenin uğramadığı amatör gayri federe kulüp maçlarını izleyerek geçirmiştir. Abbas göçmen öylesine iyi bir gözlemciydi ki yetenekli futbolcuyu yürüyüşünden koşuşundan bakışından konuşmasından tanırdı.
Adam olacak çocuk sarrafı gibiydi. Onun bulduğu yani keşfettiği futbolcuların kalitesi ortaya çıkınca kulübün en önemli adamlarından biri haline daha doğrusu figürü haline gelmiştir. Ömrünün son günlerini de kulübün tuttuğu kiralık evde bakıcılar kontrolünde geçirmiştir… Abbasş hayatını Göztepe’ye adamıştır ve o Göztepe’nin 'efsane' olarak anılmasındaki en önemli gizli kahramandır…
Göztepe’de yıldızlaşmış hemen hemen her futbolcunun hayatında Abbas Göçmen’in mühürü vardır… Abbas Çamayar… Nam-ı diğer adıyla ‘Abbas Göçmen’…
Göztepe camiasında onu herkes Makedon göçmeni olması nedeniyle “Abbas Göçmen” lakabıyla bilir… Bilmeyenler için tekrarlayayım Göztepe’nin efsane takımında gördüğünüz bildiğiniz kim varsa hemen hemen hepsini ya o keşfetmiştir ya da onun katkısı ve emeği vardır… Anlayacağınız Göztepe'nin gizli kahramanıdır ama ön plana çıkmayı hiç sevmez. Soğuk değildir ama gereksiz muhabbet etmez. Özel hayatını kimseyle paylaşmaz . Hayatını Göztepe'ye adamış kısa boylu iyi huylu kendisi ile barışık bir adamdır. Futbolla yatar futbolla kalkar yediği içtiğine kadar futbolla yaşayan bir adamdır Abbas Göçmen... Göztepe’nin ilk takımının kalecisi ve kulübün kuruluşundaki 12 nolu üyesi Orhan Salepçioğlu bir röportajında ''İlk resmi maçımızı 28/08/1925 tarihinde Altay ile oynadık. Takımımız bu maçı 1-0 kazandı. İlk 11’imiz şu isimlerden oluşuyordu: Hamit (Orhan), Nebil, Ferit (Fehmi), Nusret, Kenan, Talat, Naci, Abbas, Muzaffer, Necati, Fahri'' demiştir.
Yani Salepçioğlu’nun da dediği gibi Göztepe’nin tarihi ilk 11’inde Abbas Çamayar’ın da adı vardır… Yani Abbas Çamayar kulübün doğuşundan şahlanışına kadar ki bölüme imza atan ilk efsane adamlardan birisidir… Kimilerine göre de Göztepelilik ruhunun özetidir… Futbol hayatı boyunca yeni kurulan Göztepe’nin formasını terletip yüreğini ortaya koyan bu adam futbolculuğun ardından da efsane takımın temellerini kurarak belki de tarihin en önemli dokunuşlarını yapmıştır.
Bazen küçük çocukların mahalle arasındaki caddelerde oynanan minyatür kale maçlarında, bazen köyde oynanan bir futbol maçında, bazen de amatörlerin kapıştığı maçlarda onu ansızım görebilirdiniz… O çok iyi bir gözlemci iyi bir teknik adam ve iyi bir futbol adamıydı… Hani derler ya futbolcuyu bilmem maç kilometreden tanırdı… O yetenek avcısıydı ve yetenekli gençleri hemen keşfederdi… Yakınları onun bu özelliğini, “O çok iyi bir futbol adamıydı. Sadece fiziksel yetenekleri ne bakmazdı, onların ruhunu da keşfeder ve onları Göztepe’ye kazandırırdı” diyor…
Onun efsane kaleciler Erdoğan Akın’da, Ali Artuner’de, Halil Kiraz’da Nevzat Güzelırmak’ta Ertan Öznur’da, Nihat Yayöz’de, Mehmet Işıkal’da, Cenap Öztezel’de, Ali Çağlar’da, İsmail Sütçü’de ve nicelerinde büyük emeği ve alın teri vardı…
Onlar ve onlar gibi bir çok isim efsane olmalarını Abbas Göçmen’e borçluydu... O efsanelerin mucitiydi ve en az onlar kadar efsane takımın efsanesiydi… Evet Adnan Süvari iyi bir antrenördü yönetim istikrarlıydı ve iyi işler yapıyordu ama onlara bu takımı kuran ve oluşturan da o grubu toplayan da Abbas Göçmen’in ta kendisiydi…
Göztepe’nin kurulduğu ilk dönemlerdi…
Manisa'da küçük yaşta anne ve babasını kaybettikten sonra İzmir’de bir yakınlarının evine yerleşen Abbas henüz 14 yaşında bir gençti… Akrabaları onu Mithatpaşa Meslek Lisesi’ne yazdırmıştı… Zira okuldaki öğretmenlerin bir kısmı futbola çok meraklıydı ve bunların bazıları da Altay’da oynuyordu. Okulun bahçesinde yaptıkları maçlarda iyi futboluyla dikkati çeken gencecik Abbas ile Hakkı’yı da oynatıyorlardı. Her ikisi de Soğuk Demir Atölyesi’nde eğitim alıyordu…
Abbas ve en yakın arkadaşlarından Hakkı Olaç ve birkaç arkadaşı Mithatpaşa Lisesi’nin okul bahçesinde 10-15 dakikalık tenefüs aralarında bile merdiven altına sakladıkları naylon topu çıkartır minyatür kale maç yapıyorlardı. Okul müdürü ve öğretmenler bu futbol haylazlarını uyarmaktan adeta bıkmıştı…
O kadar fırçaya rağmen onlar futbol oynamaktan vazgeçmediler… Okulun atletizm takımında da olan iki gencin futbol sevgisi beden eğitimi öğretmeni Şerif Bey’in de dikkatini çekmişti. Şerif Bey’de hem okulda öğretmenlik yapıyor hem de futbolla ilgileniyordu. Zaman zaman da Altay’da antrenörlük yapıyordu. Yıl 1925’ti… Altay’da mutlu değildi ve Ferit Bey’in başlattığı isyan sonucunda Altay’dan kopan Fehmi Simsaroğlu başkanlığındaki bir grup arkadaşıyla Göztepe’nin kuruluşuna emek vermişti… Onun gelişi ile Hakkı Olaç ile Abbas Göçmen’in de futbolculuk ve Göztepe yolunu açtı…
Abbas Göçmen Göztepe’nin alt yapısı takımında oynadıktan sonra A Takım'a kadar yükseldi. Futbolculuğu döneminde Göztepe’yi Macar futbol adamı Kutik çalıştırıyordu. Abbas’ın futbola olan sevgisini ve bilgisini ilk keşfeden de o olmuştu… Kutik, Abbas Göçmen’e antrenör gibi davranıyordu ve onun boş vakitlerinde gidip amatör küme maçlarını izleyip genç oyuncular keyfetmesini istemişti… Abbas görev bilinciyle sokak sokak stat stat saha saha dolaştı… Kısa süre önce kaybettiğimiz rahmetli Nevzat Güzelırmak kendisini keşfeden Abbas Göçmen için bakın neler söylemişti; “Abbas Göçmen o da bizim taraflıdır. Futbola karşı olağanüstü sevgisi vardı ve devamlı takımın içindeydi. Göztepe genç takımını çalıştırmış ama hayatında eşofman giymiş insan değil. Fakat grup olarak futbol oynayan çocuklara baktığı zaman cımbızla çeker gibi oradaki iyi oyuncuları bulurdu.
Beni de takip ediyormuş. Göztepe sahasında amatör maçlar oynanırdı; Havagücü, Karagücü, Bucaspor, Bornova, Kadifekale gibi takımlarla maç yapardık. O gün Halk Sahasında Göztepe ile oynadığımız maçta iki gol attım. Çıkarken saha kenarında demir parmaklıklar vardı. Onun da boyu ufaktı. Ben çocukken sarışın olduğum için beni, ‘Sarı, gel bakayım buraya,’ diye çağırdı. ‘Sen Göztepe’yi sever misin?’ diye sordu. Ben Göztepe’yle birlikte bütün takımları takip ediyordum aslında. Alsancak Stadı’na sürekli gider, duvardan atlardık, ağaçtan maç seyrederdik; kale arkasındaki Devlet Demiryollarının bulunduğu kısımdan çıkar seyrederdik, yani büyük sevgimiz vardı futbola karşı. ‘Severim,’ diye cevap verdim. ‘O zaman yarın malzemelerini al, Göztepe sahasına gel,’ dedi. Ertesi gün bütün mahalle arkadaşlarımla birlikte sahaya gittik. O zamanlar takımda Güler ve Gürsel Aksel kardeşler, Fikri Abi, Yücel, Tuncer, Rahmi, Hakkı Abi gibi oyuncular vardı. Abbas Abi beni görünce, ‘Çabuk soyun, oyuna gir,’ diye seslendi. Onlar tam maça başlamak üzereyken Abbas Abi, ‘Durun, durun, bir çocuk geliyor,’ dedi. İsmimi yine hatırlamamıştı. Yıllar sonra rahmetli Gürsel Abi sahaya o ilk girişimi sık sık anlatırdı. ‘Karşıdan bir baktım, sapsarı bir oğlan, siyah bir şort giymiş geliyor.’ Bizim Çayırlıbahçe’nin de forma rengi sarı-kırmızıydı.
‘Seni o formayla koşarken görünce birden kanım ısındı,’ diye anlatırdı rahmetli. Onunla beraber on üç sene oynadık, on iki sene de kamplarda aynı odayı paylaştık. Nur içinde yatsın, ağabeyim yoktu ama onlar benim için birer ağabeydi. Gürsel ve Güler’in dışında Sedat Abi, Mustafa Orçinos gibi çok değerli insanlar vardı. Şevket Filibeli o dönemde kulüp başkanıydı.”
Abbas Göçmen’in en çok sevdiği futbolculardan birisi de Nihat Yayöz’dü… Nihat’ın futbolculuğuna çok güveniyordu… Daha takıma yeni katılan Nihat Yayöz ‘ü idmanda gören Halil Kiraz Abbas Göçmen’e yanayarak, “Yaa hocam nereden buldun bu çocuğu…
Ufak tefek cılız bir şey… Bundan bir şey olmaz” demişti… Abbas Göçmen ise Halil’e dönerek, “Öyle deme Halil… O futbolcunun kralı olacak. Bak göreceksin Türkiye’nin en çok konuştuğu futbolculardan birisi olacak” demişti… Nihat Yayöz Abbas Göçmen’in dediği gibi futbolcunun kralı oldu ve bu olayı birlikte kader birliği yaptığı ve destanlar yazdığı Halil Kiraz Nihat Yayöz’e itiraf etmişti… Nihat Yayöz, “Abbas Göçmen’in hepimizin hayatında çok önemli rolü vardı…
Benim elimden tuttu. Benim geldiğim dönemde Göztepe çok zor günler yaşıyordu. Adnan hoca onu çok dinlerdi… Onun önerisiyle Adnan Süvari beni takıma dahil etti. Ligin bitimine 7 maç vardı… Herkes Göztepe için küme düşer diyorlardı… Kalan 7 maçın hepsini kazanıp ligde kalmayı başardık. Ben de o kadronun bir parçası olmuştum, hepsinde oynadım ve o coşkuya ortak oldum.
Formayı kaptım ve daha sonra hiç bırakmadım… Taki Beşiktaş’a gidene kadar… İstanbul’da Beşiktaş’ta oynuyordum bir gün Abbas Göçmen’in kalp krizinden öldüğünü söylediler, çok ama çok üzüldüm… O sanki Göztepe’ye Allah tarafından gönderilmiş bir melek gibiydi…”
Abbas Göçmen için dönemin en iyi kalecilerinden Sayım Soybayraktar neler demişti; “Göztepe alt yapısında Abbas Göçmen vardı. O arada da Macar hoca Kutik, Göztepe’yi çalıştırıyor. İkisi gelmiş altyapıdaki takımların maçlarını seyrediyor. O zamanlar ne güzeldi…
A takımların antrenörleri gençlerin maçlarını kaçırmazdı… Gördükleri bir yetenek olursa hemen A takıma alırdı… Şimdi A takımın hocalarını gençlerin maçlarında görmek imkansız… Her neyse, Abbas hocam geldi, ‘Ben Göztepe altyapısının hocasıyım. Kutik hocam seni antrenmana istiyor,’ dedi. ‘Ben kaleci değilim,’ dedim. O da, ‘Geleceksin. Salı günü antrenmana istiyor seni,’ diye ısrar etti. ‘Tamam, geleyim o zaman,’ dedim. Geldim, başladık. Gürsel abi, Güler abi, Kirlo Yılmaz vardı sağbekimiz, Nevzat, Sedat abi, santrfor Hakkı abimiz vardı. Benden hoşlandılar aralarına aldılar… Göztepe Stadı’nın tribününün altında soyunuyoruz. Işıklar olmadı mı çıkarken betonlara kafayı vuruyorsun. Çıkıyoruz, vuruyoruz, ediyoruz, kurtarıyoruz. Telin önünde kum vardı. Uzun atlamacılar çalışıyor aslında ama biz de atlıyoruz. Böylece, 1957-58 sezonunda, Abbas Göçmen’in onlarca keşfinden biri olarak Göztepe altyapısında forma giymeye başladım. Biz antrenman yaparken, Ali Artuner elinde kitaplarla gelirdi. Namık Kemal Lisesi’nde okuyordu. Ali Güzelyalılıydı. Evleri sahanın hemen arkasındaydı. Kalenin kenarında dururdu. Kaleci Erdoğan Akın abimiz vardı, bizi o çalıştırıyordu. İdman bittiğinde ben, ‘Erdoğan abi, Ali’yi kaleye alalım mı?’ diye sorardım. O da, ‘Geçsin kaleye biraz vuralım,’ diyordu. Abbas Göçmen onu ve bizi uzaktan takip ediyormuş… İdmanlara katılmasına izin verdi. Ali kaleye geçiyordu, okul kıyafetleriyle toplara atlıyordu. Hatta bazı idman maçlarında ben santrhaf, Ali kaleci oynuyorduk. Ben kaleci oynarken, Ali solhaf oynuyordu. Gayet de iyi oynardı. Nitekim Abbas Göçmen ona sahip çıktı ve Ali Türkiye’nin en iyi kalecisi oldu. Abbas göçmenin hem ben de hem de Ali de emeği çoktur…”
Kısa boylu esmer sessiz o adam için günümüzde de söylenen tek şey vardır; Türkiye’nin değil belki de dünyanın en iyi scoutu hala Abbas Çamayar’dır. Onun üzerine scout hala gelmemiştir… Abbas Göçmen’in kabri Balçova Mezarlığı’ndadır ve üzerinde ismi ve Göztepe amblemi vardır… Abbas Göçmen için yetim diyorlardı ama o yetim olarak geldiği Göztepe'nin hiç unutulmayacak sembol isimlerinden birisi bir evladı olarak hep kalplerde yaşayacaktır... Tıpkı Göztepe gibi...