Kitap yazmak, bir şişeye mesaj koyup, ağzını iyice kapatıp uzak denizlere bırakmaya benzer. Kimbilir, hangi zamanda bu kitap, birisi tarafından okunacak ve bir işe yarayıp keyif veya ders alınacaktır.
Çok eski yüzyıllardan beri denizciler, coğrafyacılar, gerisinde iz bırakmak isteyen korkak kaptanlar, aklı başında olan veya olmayan gizem meraklıları, romantikler, melankolik aşıklar, kurnaz sevgili avcıları dünyanın tüm denizlerine mesajlı şişeleri cumburlop atmışlardır. Bunların arasında artık hayatlarından umutlarını kesen gemicilerin veda mektupları, insanları kötü yollardan kurtarmaya çalışan idealistlerin veya din adamlarının vaazları, umutsuzluğa kapılan yolcuların S.O.S.’leri, garip mektuplar, hatta vasiyetnameler bulunur.
Kitaplar da buna benzer.. Mutlu veya mutsuz olabilen yazar, kitabının nerelere gittiğini, kimin ellerine geçtiğini, hangi kütüphanelerde uyukladığını, kimler tarafından heyecanla okunduğunu, nasıl algılandığını hiç bilmeyecektir. Sanki denize atılan mesajlı şişeler gibi kitaplar da okuyucu okyanusunda yıllarca, belki yüzyıllarca dolaşır dururlar.. Bir işe yararlar veya hiçbir işe yaramazlar..
Her okuyucu kendi algılamasına göre kitabı değerlen-dirir, yazarın ustalıkla yerleştirdiği şifreleri çözmeye çalışır. Kimsenin yorumu da, öteki okuyucunun yorumuna benze-mez. İnsanlar bilinmeyen ve olağanüstü şeylere karşı daima büyük ilgi duymuşlardır. Kitap da gizemli bir şeydir. Kapağına bakıp, içinde neler olduğunu keşfetme heyecanı duyarsınız, hatta okurken bile ne okuduğunuzu merak edebilirsiniz. Edebiyat, bu sürecin baş yöneticisidir.
Milattan önce 372-287 yılları arasında yaşayan Grek filozofu Teofrast, Akdeniz dalga hareketlerini incelemek için denize ilk şişe atan adamdır (Dünyada ilk kitap yazan kişi kimdi acaba?).. Benjamin Franklin de, özellikle Golfstream akıntılarıyla ilgili olarak attığı şişelerle bilime hizmet etmişti, bu şişeler bugün bile denizleri inceleyen bilginlerin işine yarar. 1985 yılında Monaco Prensi Rainer, numaraladığı 1700 şişeyi Kırlangıç isimli yatından Akdeniz sularına bıraktı. Bunlardan 227’si geriye geldi. Bugün Monaco’da “Uluslararası Denize Şişe Atanlar Kulübü” vardır.. Bu kulübün dünyanın dört köşesindeki üyeleri, topladıkları şişeleri Monaco’ya gönderirler.
Bugün ben de denize bir şişe atmak istiyorum..
İçinde bir mesaj var.. Veya birçok mesajların şifresi var. Kimbilir kimin eline geçecek?.. Kimler bu şişeden hangi anlamları çıkaracaklar?.. Monaco’daki kulübün eline geçecek mi?.. Ben ne niyetle şişeyi denize atmış olursam olayım, acaba hangi okyanusta hangi jawsın midesine ineceğim, ya da hangi deniz kızının şişe koleksiyonuna ekleneceğim. Hangi adanın, hangi koyunda kumsala uzanacağım?..
Bilemiyorum..
İşte şişem, işte mesajım..
İyi okumalar..