Çin’in bu atağı beni kara kara düşündürmeye başladı.
16 şehidimizin hemen ardından Çin’in BM’deki Daimi Temsilci Yardımcısı Geng Shuang, uluslararası topluma Irak’a yardımları yoğunlaştırma çağrısında bulundu.
Geng Shuang BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı ‘Irak konulu’ sanal toplantısında Irak’ın siyasi olarak kritik bir aşamada bulunduğunu, ekonominin ve insani durumun ciddiyetini koruduğunu kaydetti.
Durdular durdular da Irak şimdi mi, Çinlilerin ya da diğer ülkelerin aklına geldi.
Aslında konuşmaları en iyi okuyacak olan bizim Dışişleri Bakanlığımız ve konunun uzmanları olacaktır.
Çünkü konuşmayı irdeleyince, istediğiniz yöne doğru çekebilirsiniz.
Ama bizim hep ağzımız sütten yandığı için yoğurdu üfleyerek yemek mecburiyetinde olduğumuz için tedbirlerimizi şimdiden almalıyız.
Çünkü biz başta PKK olmak üzere tüm terör odaklarını, çöreklendikleri noktalarda imha etmeye, yuvalandıkları yerleri başlarına yıkmak için and içmiş durumdayız.
Bunda birlik ve beraberliğimiz kesin…
Çin’in bu çağrısından neden işkillendiğimi daha önceleri yazmıştım…
Suriye konusunda yaptıkları açıklamaları anımsıyorum…
Bizden yana değildi…
Yunanlılarla yaptıkları ekonomik anlaşmaları da anımsıyorum…
Yani siyaseten güven alamıyorum, nedense…
Çin’in BM’deki Daimi Temsilci Yardımcısı Geng Shuang’ın konuşmasından bir kesit daha sunayım, yanılıp yanılmadığımı siz söyleyin?
*- SANKİ KENDİ SORUNLARINI ÇÖZDÜLER
Irak’taki siyasi süreç ve milli dayanışma için uygun bir ortam teşkil edilerek, ülkenin terörizm tehditlerinin üstesinden gelmesine desteğin sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Geng Shuang, Irak’ın Covid-19 salgınıyla mücadelesine, ekonomik büyümesine ve halkın yaşamını iyileştirmesine de yardım sağlanması gerektiğini söyledi.
Çin’in, Irak’ın yeniden yapılanması ve gelişmesine uzun süredir çeşitli yollardan güçlü destek sağladığına işaret eden Geng Shuang, yakında Irak’a Covid-19 aşısı bağışlayacaklarını belirtti.
Geng, Çin’in uluslararası toplumla birlikte, Irak hükümeti ve halkının meydan okumaları göğüslemesine ve barış, istikrar ve kalkınmaya mümkün olduğu kadar erken bir tarihte kavuşmasına katkı sağlamaya devam edeceğini söyledi.
Uluslararası ilişkilerde karşılıksız, menfaatsiz böyle istekler olur mu?
Çin kendi içindeki dibindeki sorunları çözemiyor, ama bizim bundan böyle güvenliğimiz için belki de sık sık operasyon yapacağımız komşumuz Irak’a sözde sahip çıkıyor…
Anlamak oldukça zor…
*- ASIRLIK ÇINARA ZİYARET
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay Mavişehir’de yaşayan 100 yaşındaki emekli sanayici Veliddin Muhlis Ulusoy’u evinde ziyaret etti.
Pandemi kuralları çerçevesinde gerçekleştirilen ziyarette Başkan Tugay’a Karşıyaka Belediye Meclis Üyesi Atilla Baysak ve Mavişehir Mahalle Muhtarı Gürol Küçükgörür eşlik etti. Başkan Tugay, eşi ve bakıcısı ile birlikte yaşayan Veliddin Muhlis Ulusoy’a çikolata takdim etti. Ziyarette Ulusoy’un gözünden Karşıyaka’nın eski günleri ve Karşıyaka Belediyesi eski Başkanı Kemal Baysak ile olan anıları konuşuldu. Başkan Cemil Tugay, 1 Mayıs 1921 doğumlu Ulusoy’un isteği üzerine 101. doğum gününe katılma sözü verdi.
*-
CHP Konak İlçe Yöneticileri zaman zaman Kemeraltı girişinde pankartlı basın açıklamaları yapıyor, halkı bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye çalışıyorlar.
Tabii ki bu etkinliklerini o sırada geçenler görüyor, bazı gazetelerde de birkaç satır çıkıyor…
Yani hedefe ulaşılamıyor.
Bugün yine sahada idiler…
Tabii ki ellerinde yine pankartlarla, ‘Milletimizin yoksulluğu, topraklarımızın kuraklığı kader değil.’ Diyerek gerçekten emek verilerek hazırlanmış bir bildiriyi de okudular.
Bir kısmını paylaşacağım…
Eminim çoğu kişi okumaktan sıkılacak, hatta bana not geçecekler, ‘Bu kadar uzun yazma!’ diye…
Doğru yaklaşım…
Okumayı sevmiyor hiç kimse..
Üstelik gerçekler de hiç hoşlarına gitmiyor, kendi sıkıntıları arasında…
‘Benden sonra tufan’ diyenler var…
Ben CHP’liler sesleneyim;
Bakın nerede hak aradıysanız, orada büyük farkla seçimi hep AKP kazandı.
Yine öyle olacak!
Soma’ya bakın, Sakarya’ya bakın, Karadeniz’e bakın…
Bir anımsatma daha yapayım;
Bir yanılgıdır gidiyor?
PKK destekçisi HDP’li seçmen kesinlikle ve kesinlikle yerel seçimlerde CHP’nin adaylarına İzmir dahil oy vermedi…
AKP’nin düşen oylarını onlar doldurdu…
Ama fırsatları değerlendirmeyi biliyorlar…
CHP’liler tuzağa düşüyor…
Sandık sandık, mahalle mahalle, kent kent incelensin benim söylediğim ortaya çıkacaktır.
Zaten bu konuyu seçimlerden sonra açıklayan birkaç araştırmacının söyledikleri de nedense dikkate alınmadı.
Söyleyene ve söyletene bir bakın anlarsınız…
Şimdi güncele gelelim:
*-
CHP’liler, ‘Biz derdi de, dermanı da biliyoruz. Derman belediyeciliği anlayışı ile çıktığımız yolda, yerelde uyguladıklarımızı genele de taşıyacağız.
Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, gariplerin ve mazlumların hakkını alabildiği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Biz sömüren yandaşın değil, ezilen yurttaşın hakkının peşindeyiz.
Bu yüzden İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Tunç Soyer ve ekibinin vizyonuyla başlattığı Başka Bir Tarım Mümkün vizyonu Türkiye'de uygulanacak başarılı bir modeldir.
"İzmir Tarımı" adı verilen bu yeni modeli, “İzmir’den başlayarak tüm Türkiye’de yeni ve farklı bir tarım ekonomisi inşa etme projesi” olarak tanımlıyoruz.
Bu modelin kentte adil gıdaya erişimde, kırsalda ise kuraklık ve yoksullukla mücadelede önemli bir rolü olacak.
Tarımda dışa bağımlılığımızı sonlandırmak için geliştirdiğimiz, İzmir’den doğan yepyeni bir vizyon.
İzmir’de yaklaşık 1,5 milyon kişi ekmeğini tarımdan kazanıyor. Üstelik Türkiye’nin tarımsal üretiminin çok önemli bir miktarını İzmir karşılıyor.
Dolayısı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en temel önceliği, bu toprakların bereketini arttırarak refahını büyütmek, bu kentte yaşayan insanların sağlıklı gıdaya ulaşmasını kolaylaştırmaktır.
İzmir Tarımı, ekonomik değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor.
Biz tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai faaliyet olarak görmüyoruz.
İzmir Tarımı, tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreçleri kapsıyor.
Satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz.
Yerli ve millî olmak, sözde değil, özde olması gereken bir meseledir.
Bir memleket düşünün, sınırlarını korumak için binlerce şehit vereceksiniz. Fakat o sınırların içindeki vatan toprağını kaderine terk edeceksiniz. Tarlaların ve köy evlerinin birer birer boşalmasına seyirci kalacaksınız. Yerli ve milli tohumlarımız hızla yok olurken, yabancı tohumlara teşvik vereceksiniz.
Kültürümüzü, köklerimizi ve geçmişimize ait ne varsa her şeyi inşaat sektörüne kurban edeceksiniz. Büyük bir ustalıkla, tarımın doğduğu topraklarda tarımı yok etmeyi başaracaksınız.
Bizi biz yapan toprağımızdan, suyumuzdan ve doğamızdan daha yerli ve milli ne olabilir? Ellerimiz ülkemize ait tüm değerleri tek tek yok ederken, sözlerimiz nasıl yerli ve milli olmaktan bahsedebilir?
Tarım tekelleri daha da büyüsün; yabancı şirketler borç batağı altında ezilen köylümüze daha da fazla ithal tohum, daha çok ithal ilaç, ithal yem ve hayvan satsın diye; topraklarımızın kuraklaşmasına ve halkımızın yoksullaşmasına asla izin vermeyeceğiz.
Bu ülkenin her karışını korumak için mücadelemizi son nefesimize kadar sürdürmeye kararlıyız.’
Güzel laflar değil mi?
Ama icraat nerede?
Çoğunluğun bundan haberi yok…
Hatta CHP’li birine sorun bakalım anlatabilecek mi?
Üç beş kişinin üç beş kişiye anlatımı ile bu çözülemez..
*- SORUMLUSU KİM?
Çiftçi mazotçuya borçlu, gübre satana borçlu, yemciye, tohumcuya borçlu, Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu, Ziraat Bankası’na borçlu… Çiftçinin traktörüne, tarlasına, ineğine haciz yağıyor.
Henüz bu hafta içinde Yozgat Yerköy’den acı bir haber aldık.
Bir çiftçimiz, Osman Yılmaz, pancarı tarlada kalınca, 25 bin lira borcunu ödeyememiş, traktörüne haciz konmuş.
Osman Yılmaz bunun yükünü taşıyamamış, kalp krizi geçirerek vefat etmiş.
Şimdi bu ölümün sorumlusu kim?
Bugün çiftçi inim inim inliyorsa, tarlalar, traktörler hacizliyse, çiftçi girdi maliyetiyle ürün fiyatı arasına sıkışmışsa, kanunların emrettiği desteği alamıyorsa, bunun sorumlusu kim?
*- TERK EDİLİYOR
Milletin efendisini köle ettiler.
Ele güne muhtaç ettiler, yüksek faize mahkum ettiler.
Çiftçimiz kan ağlıyor.
Çiftçimiz tarımı terk etmeye başladı.
2002 yılında 26 milyon 579 bin hektar olan tarım alanımız, 2019’da 23 milyon hektara düştü.
3,5 milyon hektar, yani 3 Trakya büyüklüğünde alan ekilemiyor.
Çiftçi tarımdan koptu, 2011 yılında Çiftçi Tarım Bağkurlu sayısı 1 milyon 121 bin kişiyken, 2020 yılında bu sayı 556 bin kişiye düştü.
Çiftçinin hakkını savunan yok, yasa var uyan yok!
2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu’nun 21. Maddesinde ‘tarımsal desteklemelere ayrılacak pay gayri milli hasılanın yüzde 1’inden az olamaz’ düzenlemesi getirilmiştir.
Ancak aradan geçen 14 yılda tarımsal desteklemelere bütçeden ayrılan pay hiçbir zaman yüzde 1’i bulmadı.
Çiftçimiz şu anda 211 milyar lira hükümetten alacaklı.
Bu para neden çiftçimiz için harcanmadı?
Tarım Mahsulleri Ofisi kurulmuş Tarım Kooperatifi var ama çiftçiye yardım etmiyor.
Çünkü Ziraat Bankası, tarım kooperatiflerini çiftçi kuruluşları olarak kabul etmiyor.
Ancak aynı Ziraat Bankası vergi cenneti olan Virjinya adasındaki özel bir türk iletişim şirketine bir kalemde 1.6 milyar dolarlık kredi desteği sağlıyor.
Çiftçim aç, çiftçim mağdur.
Çiftçimin takibe düşen kredi miktarı 5 milyar 288 milyon lira.
Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı 2020 yılının ilk 9 ayında 7,7 milyara ulaştı.
*- SON DURUM
2021 Ocak ayı bütçe rakamları açıklandı.
Bismillah dedik, Ocak ayında bütçeden yapılan faiz ödemesi 21 milyar 943 milyon lira.
Bu rekor, Cumhuriyet tarihinin rekoru, tek bir ayda yapılan en yüksek faiz ödemesi.
Millete tüm salgın döneminde bütçeden verilen destek 6,5 milyar lira. Faiz baronlarına tek bir ayda bütçeden yapılan ödeme 22 milyar lira. Milletten esirgenen kaynak, faiz lobilerine aktarılıyor.
Tefecilere ödenen kemiksiz, vergisiz faiz 2020 yılında 134 milyar lira.
*- ŞİMDİ DE RAKAMLARA GELELİM
♦ Ekmeklik buğdayı çiftçiden 1600 liraya, yurtdışından 1800 liraya alıyor.
♦ Makarnalık buğdayı çiftçiden 1880 liraya, yurtdışından 2400 liraya alıyor.
♦ Mısırı çiftçiden 1350 liraya, yurtdışından 2000 liraya alıyor.
♦ Arpayı, çiftçiden 1275 liraya, yurtdışından 1898 liraya alıyor.
♦ Şeker fabrikalarını özelleştirmenin ardından ise Brezilya, Cezayir ve Fas’ tan 65 milyon dolarlık 169 bin ton şeker ithal ettiler.
♦ 1 milyon 48 bin ton yağlık ayçiçeği tohum ithalatına 418 milyon dolar ödeme yapılırken aynı zamanda Dünya ayçiçeği ithalatında da birinci oldular.
♦ 81 bin ton patates ithalatına 44 milyon doları yabancı ülke çiftçilerine ödediler.
♦ 116 bin ton kuru soğan ithalatına 34 milyon dolar cebimizden yabancı ülkelere ödediler.
♦ 28 bin ton zeytinyağı ithalatına 47 milyon dolar ödeme yapıldı. İthal edilen zeytinyağının %98,5’ini Suriye’den yaptılar.
♦ 154 bin ton pirinç ithalatına 102 milyon dolarlık ödeme yaptılar.
Bunlardan ne yerli olur ne de milli! Bunlardan ancak israf ve iflas hükümeti olur…
Ben bile bunları yazarken yoruldum ve başta yazdıklarımı unuttum…
Eğer bu satıra kadar atlamadan okuduysanız, size ‘BÜYÜK YURTSEVER’ nişanı vereceğim…
*-